Aşağıda, kitaplarında ve dergilerde yayımlanan şiirlerinden bir seçki okuyabilirsiniz.
ADA
Güzel yerlerdi gittiğimiz yerler
Günebakanlar vardı
yüzünü bize dönen
Boyumuzu aşan coşkun bitkiler
İçtik kadeh kadeh
adayı kalbinden besleyen
zamansız pınarın suyundan
Koşuşan,
gülüşen çocuklar gördük hayal meyal
Yerleşelim dedik buralara
Tadına baktık yemişlerin
Canavarlar geldi beklenmedik bir gece
Çığlıkları dehşete düşürdü
hepimizi
Geceleri ortaya çıkıp
gündüzleri kaybolan canavarlar
Pınarı kurutmaya koyulduk gündüzleri
Su ölecek,
canavarlar rahat bırakacak geceleri.
Varlık dergisi, Nisan 2024.
MAVİNİN TARİHİ
Susmuştum bir an
ışığın gölgeyi bölmesine:
Düşmeyle inmenin ıtırlı gölünde
yağmur yemiş, ince tırnaklarıyla,
kâinatın yönlerini işaret eder
mavikantaron çiçeği –
ona hayli durmuştum
Yalnız kalamıyordum nesnelerle
Rom, kıskaç ve eski denizleri geçince
İndigo dağlar ve Antik Mısır mavisi
arasında, haritadan silinmiş bir ülkede:
Yaşam, ikimizi
boşa çıkarır, kendine alışkanlığı yüceltirdi
Baş başa kalırdık
çocukken tövbe ettiğimiz
büyüyünce dönüştüğümüz
o anne yüzüyle
Her dilde adını öğreneceğim denizin
Gemilere ve gemicilere gebe,
çalkantılı şarapkarası
Yurdumu bulmanın özlemiyle
yeni mavilere
ismini ben vereceğim
ve bileceğim, hakîkatin mağarasında
yandığını, Eflâtun bir ateşin.
Mahal Edebiyat Şiir Eki, no 1, 2024.
GÜLLERİN KISKANÇLIĞI
Beni güller hırpalıyor
ciddi bir gül olduğum için
Çan çiçekli gün batımlarını
şimşek ağzıyla yutuyor, arkadaşlarım
Unutuyorlar, lagünlerde
azur bir sinek kuşu
olarak doğduğumu
Altın suyunda uçuşan
zararsız sandığım, tüylü, kestane toplar:
Yükselen vızıltılar, sıcak ve kırmızı –
Ne tuhaf, güzelleşiyorlar
ışık demetleri içinde
Patır patır öleceğiz
İstisnâsız, hepimiz:
Gül şarabına yatırılan
bataklık sinekleri.
Varlık dergisi, Nisan 2024.
MİSAFİR ODASI
Yaşarken ölmüşsem ve
yaşıyorsa ölüm?
Pek nazik olalım
karşılaşmamak için
içimizi gelinciğe kıracak kırılmaz aynayla
Kapımızı sıkı tutalım karda
Ellerimizi ateşe gömdüğümüz
bir şöminedir yuvamız
Tıkırdar çay fincanları
misafirsiz odada;
Bize bakan fotoğrafları
bize bakıyorlar diye suçlarız
Sonra belki uykuya dalarız
onlarsa, bakmaya devam eder bize.
Kapadım Kapıyı kitabından.
BIÇAK
Bakakalırız
göz alıcı bıçağa
Demirî, çağırgan, düşsüz
durur öylece tezgâhta
Bir gümüş sazan kopar ırmaktan;
olmayı olmak yapan eylemle bir
devinir ışıkta tozlar gibi.
Bıçak beklemez,
Biz dururuz tetikte
Suyun indiği suskun, alacalı gride
Özleriz dönüşünü, hiç varmamış oluşunu
yıkanmış ruhun –
yükselen buharının içinde.
Kapadım Kapıyı kitabından.
PAZAR GÜNLERİ VE ESKİYEN YAPRAKLAR ÜZERİNE
Bir bakış öldürdüm
ve giydim onu her Pazar
Günlerdir vazoda eskiyen çiçeğin yaprağı gibi
çınladım suyun üstünde
Döndüm durdum. Sustum sonra.
Akıtan bir musluk bıraktım geride;
sayacak şeylerimiz olmalı geceleri.
Seslere alıştım:
Gün doğumunda arılar
Gün batımında bahçe yarasaları
Rüzgârda dalgalanan çarşaflar, kırbaç gibi
Ve kalbimin direğini sarsan
boş bir salıncağın çatırdayan gıcırtısı.
Unutmabeni şiir kitapçığından. İlk basım Kitap-lık, no 195, 2018.
CARNATION LILY LILY ROSE*
Yüzyıllar geçmeli ölümümün üzerinden
Tanımadığım bir yerde
bir göl kenarında
huzurun çimene sindiği zamanda
resimdeki kâğıt fenerler gibi ışımalıyım
İzlenildiklerinin farkına varmayan
kısa saçlı kızlar yakmalı beni de
Zambaklar, karanfiller, güller içinde.
İkinci Jülide kitabından.
* Amerikalı ressam John Singer Sargent’ın 1885-1886 tarihli, aynı ismi taşıyan tablosunun adı.
NE YUVARLAK SU GÜZELLİK KARINLARI
Sıyrılıp gebe kaldılar
ne yuvarlak su güzellik karınları
ne hoş büyüyor
‘İstemem.’ diyen bükük dudaklarına
lüleleri savrulup hızla çarpıyor
Kocalarının gövdesiz gömlekleri
yığılıyor kuyunun dibine
Bir yaygara kopuyor
O, çetrefil otları söküyor
Önce biraz kızıyor
sonra eğilip öpüyor yanağından
Ben yosunlar döküyorum
Sanki bağırsaklarımda balıklar yaşıyor
Yalpalıyor ve bir harâret boğucu çöl sevecek diye
yutuyor ayaklarımı.
İkinci Jülide kitabından. İlk basım Varlık dergisi, 2011.
Copyright © 2025 Senem Gökel